Divertikülozis- Kolon Rahatsızlığı ve Beslenme


divertikülDivertikülozis kolondaki divertiküllerin zayıf noktalara doğru dışa baskı yapmasıyla oluşan bir rahatsızlık durumudur.

60 yaşın üzerindeki insanların yarısında bulunur ve 40 yaşın üzerindekilerde özellikle Amerika’da nüfüsun %10 nunda bulunmaktadır.  Fakat semptomları çok belli olmayabilir, kolonoskopi en doğru şekilde saptayacaktır. Elbette iridoloji ile incelediğim gözlerde de divertiküli oluşumunun başlangıcını görebiliyoruz.

Özellikle düşük-lifli bir diyetle beslenenlerde oluşması daha olasıdır. Bağırsak duvarında ufak bohçacıklar oluşur ve bakterilerin buraya yerleşip günlerini gün edebilirler. Çok belirgin semptomları olmamakla birlikte hafif karın ağrısı (özellikle sol tarafta), kabızlık ve şişkinlik yaratabilir. Bu vakaların %10 ile %25’inde divertiküliler iltihaplanabilir ve bu duruma divertikülozis adı verilir. Karın ağrısı yoğunlaşır, ateş ve diğer sorunlar ortaya çıkar. Doktorlar bu enfeksiyonlar için antibiyotikler yazarlar fakat durum iyileşmezse ameliyat riski ortaya çıkabilir.

O halde bağırsaklarımıza iyi bakmak gerekiyor. Öncelikle bol lifli gıdalar tüketmeye özen göstermelisiniz.

Lif hacim yükler ve dışkıyı yumuşatır ki sindirim sisteminden daha rahat geçişi sağlansın bu yüzden kuruyemişlerde ceviz, fındık, badem (ki eğer kuruyemişler sizi rahatsız ediyorsa tüketmeyin), tam tahıllı gıdalar, kurubaklagiller, sebzeler ve meyveler bu duruma yardımcı olur. Bol su içmeyi de unutmayalım.

Günlik lif ihtiyacınız eğer 50 yaş ve altınaysanız kadınlarda 25 gram, erkeklerde 38 gramdır. 51 yaş ve üzerindekiler için kadınlarda 21 gram, erkeklerde 30 gramdır.

 

Kaynaklar:

Yoğurdun Yoga Pratiğinizi Besleyen 9 Sebebi


Merhaba sevgili arkadaşlar,

Uzun zamandır ne yazsam, neden bahsetsem diye düşünmek beni yazmaktan alıkoydu diyebilirim. Malum direniş/diriliş olayları sebebiyle neredeyse her birimiz yoğun stres altında ve hüzün içindeyiz. Bedenimizi, zihnimizi, duygularımızı ve ruhumuzu dengede tutmak şu sıralar çok daha önemli ve bir o kadar da zor… Yine de var olmak, bir olmak ve ileriye umutla bakmak için sizlerle paylaşmak istediğim noktalar var:

  • Yoga yapın. Yoga gerçekten merkezimize dönmek, negatifliğimizi salıvermek ve öfkemizi bırakmak için bize özgür bir alan sunuyor. Bu alan her an her nefesimizde zaten mevcut fakat odağımızı nefese, bedene, zihine verdiğimizde bu kolaylaşıyor. Om yoga’da akşam derslerinden sonra 15 dakika meditasyon yapıyoruz. Sizlerde katılabilir, isterseniz evlerinizde yapabilirsiniz. Önemli olan bedene dönmek, ruhu hissetmek ve nefesinizle şifalanmaya açık olmanız…
  • Bol su için. Su bedendeki toksinlerin atılması için en iyi ilaç. Zira antioksidanlardan zengin bitki ve meyve çayları ile probiyotik zengini yoğurt ve süt ürünleri. Eğer daha fazlasını arıyorsanız; spiriluna, kelp, chlorella gibi bedenden ağır metalleri atan ve mineral değerleri yüksek suplemanları ekleyebilirsiniz.
  • Kabullenin ama üzülmeyin. Kendinizi, düşüncelerinizi, hatalarınızı görün, değerlendirin ve ders çıkarın. Olumluya çevirin. Üzerlerine fazla düşünerek kendinizi yıpratmayın. Hepimiz hata yapıyoruz, böylece öğreniyoruz. Üzüntünüzü görün ama tutunmayın, mutluluğa giden yol sizin seçimlerinizde. Sabırlı olun ve ilahi plana güvenin.
  • Doğaya çıkın. Parklara gidin. Ağaçlara sarılın. Bedenin chi enerjisini dış dünyadan çoğaltmanın üç güzel yolu var. Birincisi; güneş ışığı, özellikle güneş doğarken ve batarken izleyin, güneş ışığını emsin bedeniniz. İkincisi; toprak ve ağaçlar. Çıplak ayakla yürüyüş yapın, ağaçlara sarılın. Onların yaşam enerjisini sizinle paylaşmasını isteyin. 10 dakika sarılın ve 20 dakika bir ağacın altında oturun. Üçüncüsü; taze sebze ve meyve tüketin. İşlenmiş ürünlerin aksine chi doludurlar ve bedeninizi beslerler.
  • Destek olun. Hem kendinize, hem dostlarınıza hem de doğaya ve ülkemize. Elinizden gelen kadarını yapın. Daha az tüketim yapın, geri dönüşümü destekleyin, bilgilendirin, temiz tutun. Hem iç dünya ve bedeninizi hem dış dünyanızı.
  • Gülümseyin. Bulaşıcıdır ve enerji yükseltir. Mizahın ne kadar yaratıcı bir araç olduğunu hepimizi sokaklarda görmekteyiz.

Samanta Samonte’nin yoga pratiğini beseleyen yoğurtla ilgili makalesinden çevirisini sizlerle paylaşmadan önce yoğurda farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum.

Beyaz renk saflığı temizlediği simgelediği gibi bedenimizde de benzer etkiyi yaratır. Ayurveda yoğurdu süt yerine daha yararlı bulur. İshali kesmek için kullanılır. Düzenli tüketildiğinde sindirim sistemindeki bakterileri dengeler, hazımsızlık ve şişkinlik gibi toksin semptomlarını azaltır. Doshalara göre sıralamak gerekirse; Vata kişisi yoğurdu istediği kadar tüketebilir. Pittalar suyla seyreltmeli yoğurdu ve tatlandırıcı olarak meyve eklemeli ki daha kolay sindirebilsin, hatta zerdeçal ile bunu güçlendirebilirler. Kaphalar yoğurdu cacık veya bal ile tatlandırılmış şekilde pittalara benzer ama biraz daha sos kıvamında tüketmeliler.

Yoga ve Yoğurt

  1. Yoğurt vitamin yüklüdür: Bir kase yoğurt size önemli miktarda potasyum, fosfor, riboflavin, iodin, çinko, Vitamin B5 ve daha da önemlisi B12 vitamini sağlar ki B12 kırmızı kan hücrelerinin korunmasını ve sinir sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.
  2. Yoğurt sindirim sistemini dengeler: Yoğurtta bulunan probiyotikler veya “canlı ve aktif bakteri kültürler” sindirim sistemine çok faydalıdır. Zararlı bakterilerin bağırsakta birikerek ishale yol açmasını engeller. Bu da, sadece yoga pratiğiniz için değil günlük yaşantınız için değerlidir.
  3. Yoğurt iyi bir yoga sonrası ara öğünüdür: Yoga pratiğinizden 60 dakika sonra tüketilen yoğrut gerekli amino asitleri kaslarınıza sağlayarak uzun süre esneyen kaslarınınız onarımına yardımcı olur. Ayrıca yanında bir şişe su içmek gerekli hidrasyonu sağlar.
  4. Yoğurt vajinal mantar enfeksiyonu (yeast infection) azaltır: Yoga yapan kesimin çoğunluğunu kadınlar oluşturduğundan yoğurdun aktif kültürleri yararlı fayda sağlar. Yoğurdun içinde bulunan Lactobacillus Acidophilus bakterileri, Candida Albicans adlı kötü bakterilere saldırırarak çoğalmalarını engeller ki bu kötü bakteriler mantar enfeksiyonuna yol açar. Günde en az 200 gr. yoğurt tüketin ve bu probleminiz çözülsün.
  5. Yoğurt bedendeki sodyum miktarını dengeler: Yoğurdun potasyum bakımından yüksek olması, 200 gr.da neredeyse 600 mg bulunur, bedendeki fazla sodyumun atılmasına yardımcı olur. Çünkü eğer biz yeterince dikkatli olmazdak, ihtiyacımızdan fazla tuz tüketimine eğilimliyiz. Zamanla biriken bu miktar yüksek tansiyon, böbrek ve ilerleyen yıllarada kalp hastalıklarına yol açabilir.
  6. Yoğurt kemikleriniz için faydalıdır: Yüksek kalsiyum miktarıyla insanların kemik kütlesine yararlı olduğu kanıtlanmıştır. D vitaminiyle beraber alındığında iskelet yapısını destekler ve osteoporosis yani kemik erimesinin önlenmesi ve tedavisinde önemli rol oynar. D vitaminini özellikle yaz ayları güneşe çıkarak alabilirsiniz. Kış aylarında ise suplement olarak takviye edebilirsiniz.
  7. Yoğurt sizi gülümsetir: Yapılan araşırmalar içerdiği şeker miktarına rağmen, düşük yağlı ve meyveli yoğurtların diş minesine zarar vermediğini göstermiştir. Yoğurtta bulunan laktik asit, şekerin etkilerine karşı koyar ve ağız sağlığına yardımcı olur. Kalsiyum ayrıca dişleri kuvvetlendirir.
  8. Yoğurt burun çekmeleri azaltır: Yoğurtta bulunan bakteriler kan dolaşımındaki T hücrelerini yani enfeksiyonlar savaşan hücreleri stimule eder. Alerji sıkıntısı çeken kişilerde bağışıklık sistemine sinyal verir ve zararlı viral virüslerle savaşır.
  9. Yoğurt düz bir karına yardımcıdır: Yoga esnetmelerine takriben yoğurdun kalsiyum miktarı yağ hücrelerine sinyal verir ve daha az kortisol salgılanır, bedene bel ve göbek çevresinde daha fazla yağ biriktirmesini söyleyen hormondur. Bu sebeple günlük diyetinize yoğurt eklemek daha kolay esnemenizi sağlar ve zor yoga pozlarında ilerlemeye kaydedebilirsiniz.

Ve son olarak önemli bir nokta, ‘organik’ veya sütcünüzden aldığınız ve organik kültürler evde kendi yaptığınız yoğurdu tüketmek ilk tercihleriniz olmasıdır.

Özge Şimşek

Kaynaklar:

Makrobiyotik Diyete Dair


Makro=büyük, biyo= yaşam… Makrobiyotik, eşşiz enerjinizi doğal yasalara uygun olarak sağlığı  geliştirmek, yaşamı uzatmak amacıyla baz alan bir Uzak Doğu beslenme türüdür. Doğal düzen yaşam enerjisinin, sizin modunuzun, ruhunuzun ve doğanın sirkülasyonunu kapsar. Makrobiyotik beslenme, sezonunda yetişen lokal ve enerjetik anlamda dengeli besinleri yemeyi içerir. Bedene sadece protein, karbonhidrat, vitamin ve mineraller yönünden zengin gerekli besleyici gıdaları sağlamakla kalmaz, yemek sağlıklı organ ve bağışıklık sistemi ve bedenin genel enerjetik dengesini kurmada da çok önemlidir.

Chi

Makrobiyotiğin temeli sirkülasyon halindeki yaşam enerjisidir ve buna Çince’de chi denir. Chinin bütün herşeye hayat veren ve canlandıran güç olduğu düşünülür. Makrobiyotikler şu andaki sağlık durumunu belli bazı gıdaların chi veya enerji imzalarıyla dengelenmesidir sadece besinsel yönüyle ilgilenmez. Bu gıdalar bitkiler ve hayvanlar olarak biyolojik yapılarda olabileceği gibi elementler olarak da örneğin hava, su, inorganik tuzlar gibi gelebilir. Hayatın enerjiye bağlı olması sebebiyle bedeniniz yemeklerdeki chiyi ısıya dönüştürür ve diğer başka prosesler için kullanır.

Meridyenler

İnsan vücüdunda chi meridyenler denen enerji kanallarından akar. Meridyenler bedendeki tüm sistem ve organları bağlayan bir ağdan oluşur. Chi bu kanallar yoluyla çeşitli organları dolaşarak birbirine mesaj iletirler. Bu enerji ağı meridyenleri ve bedenin diğer bölgelerini birbirine bağladığından dolaşan chi bedeni bütün kılar. Meridyenlerdeki blokajlar organlarda problemlere sebep olabilir. Bu yüzden meridyenleri temiz tutmak bedenin düzgün çalışmasına destek sağlar.

Meridyenlerin İşlevi

Meridyenler çevresel enerjetik değişimlere tepki gösterir ve onları yansıtırlar, örn; mevsimler, gün saatleri, iklim gibi. Düzgün çalışan bir meridyen sistemi kendisini homeoztazide sağlıklı bir beden olarak ortaya koyar, yani uyumlu enerjilerin dinamik ama dengeli durumudur. Meridyenler bilgi taşıyıp cevap verdiklerinden bedenin pek çok bölgesine şifa enerjisi getirebilme yetisine sahiptirler. Meridyen boyunca belirli noktalarda bazı şifalı gıdaların enrji imzaları chinin akışını modifiye edebilir veya geliştirebilir. Bu da chi dolaşırken fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal değişimler yaratabilir ki şifa/iyileşme çoklu katmanlarda oluşabilsin.

Tai-chi yine benzer bir antik Çin şifa sanatıdır.

Fazla veya Eksik Chi

Meridyenler ve bağlı oldukları organlar hastalıkların altında yatan kök sebepleri bulma ve hangi gıdalarla bunu iyileştirmeyi bulmada temeldir. Hastalık aslında chinin normal akışının bozulması, dengesizleşmesi veya kesilmesidir.  Hastalıklar, aşırı akan enerjiden kaynaklanan ve eksik enerji akışından kaynaklanan olarak iki kategoriye ayrılırlar. Şifalı besinler aşırı enerji akışını sakinleştirerek veya bir organdaki enerjiyi dağıtarak dengeleme işlevi görürler. Aynı şekilde eksik enerjiyi de şifalı besinler yoluyla aktive edilir veya enerji sağlanır.

‘Chi durgunluğu’ bedendeki aşırı enreji şeklidir. Bu durumda enerji ve bilgi akışı dolaşımı engellendiğinden enerji gitmesi gereken yere ulaşamaz. Eğer chi bir meridyende uzun süre durgunlaşırsa, meridyen tıkanabilir ve son olarak hastalık meydana gelir. Durgun organlar da keza dışarıdaki patojenlere karşı daha savunmasız olurlar. Bu sebeple serbest akan chi enerjisi güçlü ve sağlıklı bir bedenin temelidir.

Yin ve Yang

Makrobiyotik beslenmede iki karşıt enerjinin yani yin ve yangin dengelenmesi gerekir. Yin ve yang birbirinden ayrılmayan  ve beraber var olan bir birliktelik içindedir. Ve hiç birşey sadece yin veya tamamıyle yang değildir, sadece başka şeylerle olan bağlantılarına göre yin veya yang olarak adlandırılırlar.  Örneğin; öğle saati yang iken sabah saatleri daha yindir. Fakat sabah geceyle karşıaştırıldığında daha yangdır ve gece daha yindir.  Bu iki enerji birbiriyle uyum içinde ve dinamik bir değiş tokuş içindedir. Sağlıklı bir bedende sadece iç organlar değil dış dünya ve doğaylada uyum içinde olmalıdır. Tıpkı doğanın chisi mevsimlere uygun olarak değiştiği gibi kişinin iç chiside otomatik olarak o havaya alışır. Chinin uyumsuzluğunda ister içsel ister dışsal olsun hastalık kendini gösterir.

Yediğimiz gıdalar zihinsel sağlığımızı da etkiler. Fazla büzülen (yang) enerjili gıdalar tüketmek paranoya e geçmişe tutunma gibi eğilimler yaratabilirken fazla topraklanmamış (yin) bir diyet tüketmek de şizofreni ve geleceğe çok fazla odaklanma gibi sonuçlar yaratabilir.

Kaynaktan çeviri:

The Everything Guide to Macrobiotics, Julie S. Ong with Lorena Novak Bull, RD.  pg. 2-5. Adams Media, USA. 2010.

Yoga & Fitness & Beslenme


Çocukluğumdan beri spor yaptığımı söyleyebilirim. Fakat ne zaman bir atlet olmayı öğrendiğimi sorarsanız lise yıllarımda yoğun olarak yaptığım atletizm müsabakalarıydı ve alanım ciritti. Cirit atmak için bilinenin aksine kuvvetli bacaklara ve göğüs kaslarına sahip olmalısınız. Elbette o yaşlarda bedeni şekle sokmak hem daha kolay hem daha zor oluyor. Hormonal dengesizlikler bedeni etkilerken kondisyon yakalamak daha kolay oluyordu. Açıkcası yarışmalar öncesi haricinde beslenme şeklimle ilgili çok kafa yormazdım. Benim için önemli olan düzenli idmanlarımı yapmaktı. Elbette bu çok önemli fakat beslenmenin idmanların etkisini görmede çok daha önemli olduğunu sonralar anladım.

Üniversiteden sonra hayaIMG_2329tıma yoga girdi ve yogaya aşık oldum. Eskisi gibi uzun kardiolar yapmak istemiyordum fakat kendimi zorlamayı da seviyordum. Yogada olupta idmanlarımda olmayan başka şeyler vardı. Mesela beden ve zihin birlikteliğinin içselleştirilmesi, meditasyon ile bedeni içten fark edebilme, bedenler arası (beden, zihin, duygu ve ruh) farkındalığın artırılması, nefesi enerjiyle beraber kullanma ve dahası eğlenceli ve ilginç bulduğum spiritüel hikayeler ve onları hayatımda yaşabilmem için bir mat alanı kadar yer. Yoga bana esnekliğimi kazandırırken hiç olmadığım kadar kuvvetlendirdi. Bedenimin hangi bölgelerindeki kas ve kemik yapısını nasıl hizalarsam bana denge, kuvvet ve esneklik getirdiğimi zihnimin yardımıyla öğrendim. Bedenin türlü şekillere girebileceğini fakat engelin zihnim ve yarattığı korkular olduğunu öğrendim. Ve bunu da yargılamamayı, bedenime ve sınırlarıma saygı duymayı öğrendim. En eğlenceli kısmı ise düzenli yaptığımda sadece bedenimde değil, zihinsel, duygusal ve ruhsal dünyamda da bir açılma ve genişleme yaşadığımı fark ettim. Nirvana’ya ulaşmak, aydınlanmak, içimdeki sevgiyi bulmak gibi dertlerim olmuyor. Bireyi, holistik terapist olarak bir bütün olarak ele almayı öğrendiğimden yoga veya fitness idmanlarımda tek bir alana ağırlık vererek çalışmıyorum. Yoga derslerimde de bedensel hizalamaya, yapılan asana (duruşların) adlarıyla ilgili enerjinin içselleştirilmesine, nefesle hareket edilmesine, bedenin neler yapabileceğinin keşfedilmesine ve bence en önemlisi derin gevşemeye önem veriyorum. Gerçek bir dinlenme derin bir gevşemeyle gerçekleşiyor. Bu yüzden yoganın pek çok farklı spor alanına eklenmesi gerektiğini ve sporcuların en az haftada 2 kez yapmaları gereken bir rutin olması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Özellikle futbolcuların ve fitness yapanların kaslarını esnetmek ve beden-zihin sakinliğini keşfetmeleri için çok yararlı olduğu bir gerçek. Yoga, her ne kadar doğudan gelen köklere sahip olsa da artık batının hamuruna karıştığı için sentezlenmeye çok açık bir haldedir ve bu yüzden yüzlerce çeşitte yoga türü bulunmaktadır. Kendinize uygun olanı farklı dersleri deneyerek veya bilgi alarak bulabilirsiniz.

 

Beslenme konusuna gelirsek, yoga ve ayurvedik beslenme şekilleri kişiyi vejetaryan bir diyete götürebilir. Keza benim de öyle dönemlerim oldu. Fakat dünyanın düalitesini değiştiremeyeceğime göre et konusunda daha esnek davranmayı seçmeye başladım. Bence zayıflamak için karbonhidratı kesmek, saatlerce spor yapmak yine tek yanlı bir bakış açısıyla istenilen sonuçları getirmemekte. Benim için fit olmak zayıf olmaktan daha önemli ve belirgin kaslara sahip olmak beni hayata karşı daha güçlü hissettiriyor. Güçlü karın kasları bedene güçlü bir denge getiriyor. Tıpkı dağ pozunda dimdik ayata dururken hissettiklerimi fitness idmanlarımda dakikalarca karın kuvvetimi kullanırken hatırladığım gibi. Bunun için beslenme hayati önem taşıyor. Ve şu noktalara değinmek istiyorum:

  • Bol protein (ister hayvansal ister bitkisel olsun) kas yapısını ayalta tutmak için gerekli. Özellikle kadınların protein ağırlıklı beslenmesi ve kaslarını beslemesi gerekiyor. Kas daha fazla yağ yakar. Ve ağırlık kaldırmak sizi bir erkek gibi kaslandırmaz merak etmeyin, kasların kuvvetlenmesi ve selülitlerin atılması için çok önemli. Ağırlıklardan korkmayın ve yogada bedeninizi kendi ağırlığınız olarak kullanın. Chaturangaları sevin.
  • Bol su için. Gazlı ve şekerli içeçekleri bir yana bırakın. Gerektiğinden fazla şeker alıyorsunuz ve besin değeri yok! Alkolü de abartmayın 🙂
  • Bol yeşil yapraklı sebzelerden salatalar yapın, içlerine badem, ceviz ve çekirdeklerle zeytinyağıyla soslar katın.
  • Gökkuşağı renklerindeki sebzeleri yan ve ara öğünler olarak tüketin.
  • Meyveleri yemeklerden en az 40 dk. sonra hatta 1 saat sonra tüketmeye çalışın. Midede diğer yiyeceklerle fermante olmasınlar. Ve tek başlarına belki şekersiz bir kaşık yerfıstığı ezmesiyle ara öğün yapın ve çok fazla yemeyin. Meyve de bir şeker ve karbonhidrat deposudur.
  • Sağlıklı yağlardan zengin gıdaları es geçmeyin. Bedenin, özellikle kadınların bu sağlıklı yağlara erkeklerden daha çok ihtiyaçları var. Her ay hormonal dalgalanmalarımızı düzenlemede yardımcı oluyorlar ve kemiklerimizle eklemlerimizin ihtiyacı lubrikasyonu sağlıyorlar. Beyin ise bayılıyor bu tür yağlara, çünkü onu da besliyor. Balık yağları, avokado, kuruyemişler sağlıklı yağlar arasında ve elbette zeytinyağı ile hindistancevizi yağı.
  • Kompleks karbonhidrat olarak tam tahıllı gıdalar (örn.; çavdarlı ekmek, esmer pirinç, bulgur) gibi ve sebzeleri tüketin. Beyaz olan tüm karblar kan şekerinizde aşırı iniş çıkışlara ve bedende yağ depolanmasına sebep oluyor.
  • Şekeri azaltın fakat tamamen kaldırmayın.
  • Bitki çayları ve özellikle yeşil çay tüketmeye özen gösterin. Hem bioflavonoidler, hem antioksidanlar açısından zengin oldukları gibi, ışıltılı bir cilde ve saçlara da giden yoldur. Vitamin değerleri yüksek olduğu kadar ruhunuza da iyi gelirler.

Yogalı, güneşli, egzersiz dolu sağlıklı günler dilerim.

Özge Şimşek

Muz, Çilek ve AvokaDolu Smoothie


Vegan ve pişmemiş gıda diyetlerine de uygun bu tarifle sağlıklı yağ zengini avokadoyu süt yerine kullanacağız. Muz ve çilek hem antioksidan hem de vitaminler bakımından doyurucudurda. Kısa süre içinde pişirmeden ister ara öğün ister kahvaltınız olarak tüketebilirsiniz.

Görsel

Malzemeler

1/2 bardak çilek

1 tane yerli muz

1/2 Avokado

1/4 bardak su veya badem sütü (bitkisel süt alternatifi).

Hepsini blendardan geçirin ve afiyet olsun!

Dilerseniz organik kakao tozu koyarak çikolata tadını alabilirsiniz.

Kaynak: http://www.myrealfoodlife.com/raw-creamy-banana-strawberry-smoothie/

Karaciğerden Toksik Yağları Atma


Bu işlem karaciğerden yağda çözünen toksinleri (suda çözünmeyen) atmak için kullanılıyor.  Uzun bir süre kullanıldığında bu yöntemle kişi vücüdun yağ dokularını temizleyebilir, örneğin; karaciğer, beyin, sinir sistemi, kemik iliği, yağ depoları ve salgı bezlerine ait bölgeleri gibi. Doğal sebze yağları biyolojik olarak ‘aktif’dir ve vücudun tüm hücreleri için besleyicidir. Bedendeki yağ depo bölgelerine boşaltım hareketi sağlayarak temizler.

Her sabah ve akşam iki çorba kaşığı zeytinyağını iç uyluklara veya gögüs kafesi altındaki karaciğer bölgesine bir taraftan diğerine masaj yaparak sürün. Bu işlemi en az bir ay veya iyi hissedinceye kadar devam edin.

Detoxification surecinin pek cok farkli yontemi vardir. Genel olarak kullanilan hizli ve etkin yontemi kisa sureli gidalari azaltma/degistirme/ekleme sekliyle toksinlerden arinmadir. Bunun yani sira egzersiz, infrared saunalar, hamam, su ile hidroterapi, refleksoloji, kahve ile kolonik ve aromaterapi yaglari ile cilt uzerinden toksin atilabilir. Cilt yoluyla atilan toksinler daha yavas isler ve uzun surelidir. Cilt nefes aldigi icin uzerine surulen maddeyi emerek kan yoluyla karisir. Ornegin selulit masajlari, yuze surulen kisiriklik onleyici kremler, yazin kullandigimiz uv koruyucu kremler gibi yine ornek verebiliriz. Cesitli aromaterapi yaglarini koklarayarak da akciger detoksu saglayabilirsiniz, nezle oldugumuzd yapilan vickli bugulari hatirlayin. Bu tip yontemler ilk basta mantikli gelmeseler de elbette aciklamalari var. :)

Toksinler bedenimizin her bolgesinde birikebilirler ve farkli bolgelere farkli yontemlerle destek verilebilir, mesela hacemat, mesela epsom tuzlariyla banyo yapmak, mesela iyonize ayak detoksu ve ayak detoks bandlari gibi. Bu alanda yanilgiya kolayca dustugumuz nokta tek bir yontemin hemen kisa surede ve tek seferde ortodoks tibbi gibi etkinligi gormek istemekten kaynaklanmaktadir. Oysa hem gidasal detoks, hem egzersiz, ve bolgesel destekleyici detoks kurleri ve zihinsel-duygusal detoks arinmak icin meditasyon ve yoga gibi yontemler beraber kullanildiginda cabuk ve etkin bir sonuc verirler. Cilt yoluyla detoksta body wrap denilen esansiyal yaglar surulup bedenin sarmalanmasiyla uygulanir.

KAracigere bakacak olursak karbonhidrat ve yag metabolizmamizi dengeledigi gibi, safra salgilar ve cesitli protein sentezlerini gerceklestirir ve kani detoksife etmek icin calisir. Daha pek cok ufak gorevi bulunmaktadir. KAracigerde biriken fazla yagi atmak icin burada biriken toksinlerin yagda cozunur olmasi gerekmektedir. Bolgeye surulen aromaterapi yagi cilt tarafindan emilerek organa ve kana nufuz eder suda cozunmeyen ama yagda cozunen toksinlerin atilimina destek olur. Sirtin orta kisimlari ve bel agrilarina karacigerde biriken toksinler bile neden olabilirler. Bas agrisi yapabilirler.

Buyrun burada cesitli linkler:
http://kaleidoscope.cultural-china.com/en/117K7556K12597.html
http://kaleidoscope.cultural-china.com/en/117Kaleidoscope7556.html
http://www.ehow.com/body-toxin-cleanse/
http://www.ehow.com/way_5805444_homemade-wraps-remove-toxins-body.html
http://www.holisticmed.com/detox/dtx-liver.txt

Kaynakdan çeviri: http://theherbdoc.com/pdf/HRG/OilChange.pdf

Adrenal Yorgunluğu Atmak İçin Yoga


Adrenal Bezler

Özellikle kronik stres adrenal bezlere, böbrek üstü bezleri olarak da bilinir, gereğinden fazla yük bindirir. Bu ne demektir?

  • Sebepsiz yere kendinizi yorgun hissediyorsanız,
  • Sabahları uyanmakta zorluk çekiyorsanız,
  • Gün içinde enerjinizi devam ettirmek için kola, kahve, çikolata veya tuzlu gıdalara ihtiyaç duyuyorsanız,
  • Enerjinizi düşük ve kendinizi stresli hissediyorsanız,

Adrenal yorgunluk yaşıyor olabilirsiniz. İnsanların %80 kadar civarı adrenal yorgunluk yaşıyor.Adrenal yorgunluk terimi 1998 yılında Dr. James L. Wilson tarafından ortaya çıkarıldı ve kronik yorgunluk yaşayan insanların belirli bir durumunu belirtmek için kullanıldı.

Böbrek üstü bezleri iki bölümden oluşur. Bir ceviz büyüklüğünde olmalarına rağmen etkileri oldukça güçlüdür. Adrenal medulanın salgıladığı hormon epinefrin yani adrenalin ve norepinefrin noradrenalin salgısıdır. Bu hormonlar kalp atışımızı hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kaslarınızı gerginleştirir ve beyninizi aşırı uyarır. Adrenal korteks, cortisol, estrojen ve testesteron gibi hormonları da salgılar. Bedeninimizdeki her doku, organ ve salgının işlevini ayarlar ki, stresli durumlarda  homeostazı yürütür. Düşünce ve hisselerimiz de etkiler.

Adrenal bezlerinin ana görevi bedeni strese karşı korumaktır; herhangi bir kaza, hastalıktan  iş ve ilişki problemrine kadar. Bunu bedenin içsel ve dışsal maruz kaldığı tehditlere göre bedenin enerjisi kullanarak yapar. Bunu ilkel toplumlarda karşı karşıya kalınan bir tehlikeden kaçma dürtüsünde hissedebiliriz ve modern yaşamda zorlu bir patron, hava kirliliği, ailevi ve ilişkisel problemler, maddi sıkıntılar, çok az uyku, enfeksiyonlar, bedeni istismar edecek bağımlılık yapan maddeler olarak örnek verebiliriz.

Aynı zamanda adrenal bezler bedeni olumlu şekilde stres dengesini sağlamak için de kullanır. Örneğin; enflamasyonlu yani bir yara sonucu oluşan kızarıklık, şişme, ateş ve ağrı gibi semptomlar gösteren bölgede anti-enflamatör ve anti-oksidan etkiler gösteren kortizol salgılarak semptomları minimalize etmeye yardımcı olur. Özellikle orta yaşlı hanımlarda menopozdan sonra seks hormonları böbrek üstü bezlerinden salgılanan tek kaynak olur ve seks güdüsünden kilo alımına kadar etki eder.

Adrenal hormonları katabolik yapıya sahiptir yani enerjiyi kullanmak ve hücresel yapıların bölünümünde biyolojik süreçleri beslerler. Eğer adrenal bezler gereğindne fazla ve üst üste stimule olur ve arada onları dinlendirmezsek, beden yorgun düşer ve bağışıklık sistemi baskılanarak hastalıklara yakalanmaya daha yatkın hale geliriz.

Adrenal yorgunluk

Bunu önlemek için adrenal hormonları sakinleştirmeli ve anabolik hormonları aktive etmeliyiz, örneğin büyüme hormonu. büyüme hormonu hipofiz bezi tarafından ve özellikle derin uykuda salgılanır. Roger Cole, PH.D, İyengar yoga eğitmeni şu önerilerde bulunuyor:

  • Uyumadan önce ılık bir duş alın ve kahve ve siyah çay gibi kafeinli içecekleri içmeyin.
  • 15 dakikadan fazla yatakta uyanık kalmayın. Eğer uyuyamıyorsanız, yataktan kalkın ve hafif hareketler yapın, örn; bir sandalye alın ve önüne bağdaş kurarak oturup başını öne eğin, sandalyeye bırakın. Ayaktaki pozlarda ve geriye bükülmelerden kaçının.
  • Viparita Karani: bacakları duvara koyun ve belinizi bir yastıkla destekleyerek durun. Eğer bacaklarınız dik durmaktan yorulursa duvarda bağdaş kurabilirsiniz. Bu poz boyun ve üst göğüs bölgesindeki barroreceptor(tansiyon sensörlerini) uyarıyor, kalp atışını yavaşlatıyor, beyin dalgalarını sakinleştiriyor, kan damarlarını gevşetiyor, kana epinefrin salgılanmasını azaltıyor.
  • Destekli Setu Bandha Sarvangasana: Bir bolster, yastık veya üstüste koyulmuş battaniyelerin üzerine sırt üstü uzanın. Bu pozda göğüs kafesinin açılmasını sağlıyor, daha rahat nefes almamızı destekliyor ve içsel bir dinginlik yaratıyor.
  • Savasana: Derin gevşeme ceset pozu. Bu poz bütün bir gevşeme yaratıyor, kalp atışını yavaşlatıp zihni sakinleştiriyor.

Dr. Wilson’da beslenmemiz konusunda adrenal yorgunluğu yenmemiz için önerilerde bulunuyor:

  • Tam tahıllı doğal gıdalar tüketin.
  • Sağlıklı bir yağ, protein ve karbonhidrat kaynağını her öğünde paylaştırın.
  • Deniz tuzu gibi mineralli tuzları yemeğinize katın.
  • Karbonhidrat ihtiyacınızı tam tahıllı gıdalardan alın.
  • Tahılları baklagillerle veya baklagilleri kuruyemiş ve tohumlarla kombine ederek tam bir protein kaynağı yaratın.
  • 6-8 küçük porsiyon sebze tüketin, özellikle koyu renklilerinden.

Adrenal bezlerinizdeki yorgunluğu atmak için düzenli yoga yapmanız bedeniniz, zihniniz ve duygusal bedeninizi iyileştirmede harika bir yöntemdir.

Özge Şimşek

Kaynaklar:

http://www.yogajournal.com/practice/603

http://www.adrenalfatigue.org/adrenal-fatigue-diet

http://www.adrenalfatigue.org/what-is-adrenal-fatigue

 

 

Spirituel Arinma/Detoks


picc-dgefuz8-247414-500-413

21 Day Consciousness Cleanse, Debbie Ford’un kitabini okuyorum. Tezimi detoks uzerine yazdigim icin sadece fiziksel arinmadan ote ruhsal ve zihinsel arinmaninda onemini vurgulamanin gerekli oldugunu dusunuyorum.

Pek cogumuz gibi ben de kimi zaman kendimi umutsuz, mutsuz, huysuz ve melankolik hissediyorum. Bu donemlerde kendimi yargilamak cok kolay oluyor. Hayati suclamak daha da basit. 🙂 Ama sorunun bir parcasi olmaktansa cozume ulasmayi dusunmek, cozunmek gerek. O zamanlar dusundugum tum negatif seyleri bir kagida yaziyorum. Hic sansurlemeden. Bunlari yaparken sordugum bazi sorular var;

  1. Nasil hissediyorum? (Duygu durumlarim nedir?)
  2. Bunu hissetmenin bana getirisi ve goturusu nedir?
  3. Neden bunu hissediyorum?
  4. Bunu degistirmek bana yarar saglar mi? Saglarsa, bunu degistirmek icin ne yapabilirim?
  5. Bugun bunu degistirecek ne tur dusunce kaliplari yaratabilirim ve hatta nasil eylemlerde bulunabilirim?
  6. Beni amacima goturecek ve ilham verecek bir soz, bir olumlama ve mantra yazsam bu ne olurdu?

Sonra bu cevaplari yaziyorum. Gun boyunca unutuyorum elbette ve birsey oluyor, hatirliyorum. Hatirlatmaya devam ediyorum. Guzel bir bardak yesil cay yapiyorum, ailemle bir fincan kahve iciyorum. Beni mutsuz eden dusuncelerime yeteri kadar odaklandigimi bilerek beni mutlu edecek dusunceler yaratiyorum. Benim icin yazmak cok icten ve rahatlatici oluyor. Kimisi icin konusmak oyledir, kimisi icin mekan degistirmek, bir film izlemek, muzik dinlemek vs.

Siz de kendinizle bir soylesiye giriniz. Cogumuz dua ederken Tanriyla bir monologa girer. Bu sefer diyalog kurunuz.

‘Selam Tanrim, bugun icimden yazmak geldi. Kis gundonumu ve her yer bembeyaz. Kar yagdigi zaman icime donmek daha da kolaylasiyor. Sen nasilsin? Beni duydugunu biliyorum. Seninle hep konusuyorum ama bugun ben seni duymak ve dinlemek istiyorum. Bana daha once hic tanimadigim insanlarla selam gonderebilirsin, uzun zamandir elime almadigim bir kitapla konusabilirsin, her gun yedigim bir yemegin tadini yeniden aldigim zamanki sukranimi paylasabilirsin, agriyan sirtim icin yoga yaparken icime yeni dusunce tohumlari ekebilirsin. Cunku bugun kendimi dinlerken seni bulacagim. Seni dinliyorum, konus benimle lutfen.’

Emin olunuz ufak senkronizeler gerceklesebilir. Sadece acik olun, alici olun. Birakalim ruhumuz biraz dinlensin bu guzel kis gununde.

Baharatların Şifa Yönü -1-


Merhaba sevgili ziyaretçiler,

Geçen sene Kanada’da katıldığım Dr. C.N. Jyothi’nin  ‘Spices As Remedies’ workshop notlarımdan sizlerle paylaşmak üzere bir derleme yaptım. Keyifle okumanız dileğimle!

Öncelikle baharatlar hakkında kısaca belirtmek istediğim birkaç özellik var:

Baharat kurutulmuş tohum, meyve, kök, sap, veya diğer bitkisel parçalardır ve özellikle tatlandırma, renklendirme veya yemekleri korumak için kullanılır. Bazen de diğer tatları kapatmak için kullanılabilir. (Wiki)

Tatlandırmak için önce baharatları yemeklerinize katmanızı öneririm ve bu az miktarlarda yapmalısınız değilse oldukça güçlü bir tat, koku ve aroma yayacaktır ve önemli olan yoğunluğu değil içeriğinin özelliğini, ruhunu yakalamaktır.

Baharatlar çağlar boyunca dini amaçlı da kullanılmıştır. Hala kendi topraklarımızda kem gözlere karşı frankincense benzeri günlük ağacı kabukları ve reçinesi yakılır. Tütsüler yapılır.

Dolayısıyla baharatları renkleri, tatları, aromalarına göre kullanarak bitkisel ilaçlarda yapılmaktadır. Hatırlamamız gereken baharatları sadece madde olarak görmemektir. Onların içinde kendi karakterleri ve kendi ruhları bulunmaktadır ve bizim sadece bedenlerimize değil zihinsel, duygusal ve ruhsal bedenlerimize de şifa verirler. Aslında bu gıda olarak gördüğünüz her şey için geçerlidir. Maddenin ötesinde bizi besleyen özlerini görebilmek yada fark edebilmek işin anahtarı.

Kuru baharatlara örnek olarak karabiberi, rezeneyi, hardalı, kimyonu örnek verebiliriz. Bu tür baharatları kullanırken bütün parçaları halinde satın alıp gerektiğinde onları toz haline getirmek daha iyidir. Toz halleri daha aromatik çünkü oksidasyona uğrarlar.

Kök, rizom, saplara örnek olarak zencefil, sarımsak ve zerdeçalı gösterebiliriz.

Reçine olarak sakızı, günlük ağacı reçinesini ve asafoetida (Hint baharatı) bulabiliriz.

Safranı en iyi süt içinde çözelti olarak ve diğer baharatları yağ içinde çözerek en iyi şekilde kullanırız.

Baharatların raf ömrü bütün olarak 2 yıl, toz halinde 6 aydır.

——————————————————————————————————————–

Selam Otu(Türkçe)/Bishop’s weed(İngilizce)/Lovage(İngilizce)/Ajwain(Hintçe)/Omum(Sanskritçe)/Carum Roxbhurgianum(Latince)

Medikal özellikleri: Karminatif(gaz çıkarıcı), stimulant(uyarıcı tonik), Stomachic(mideye faydalı), anthelmintic(solucan düşürücü), antispasmodic(kasınç giderici)

Sıcaklık: Yağ yakıcı, dolaşımı hızlandırıcı, terleterek ciltteki gözenekleri açıcı, termojenik.

Örnek tarif: 10 gr. Karabiber, 50 gr. Selam otu, 25 gr. kişniş, kaya tuzu: Bu kuru baharatları  bir yemek kaşığı ghee veya zeytinyağıyla kavurun. Böylece yağ ve karbonhidrat yakımını hızlandırabilirsiniz.

———————————————————————————————————————-

Anason/Anise(İng.)/Shata Pushpa(Sansk.)/Pimpinella Anisum(Lat.)

Kullanılan bölümleri: Meyve ve tohumları.

Medikal özellikleri: Stimulant, karminatif, diüretik, biraz balgam söktürücü, aromatik, stomachic.

Mutfakta: Tatlı, aromatik, meyanköküne benzeyen bir tadı vardır ve yemeklerden sonra mideyi rahatlatmak için kullanılır.

Şifa olarak: Lokal olarak başa sürülen yağı migren ağrısına iyi gelir, karın bölgesindeki hazımsızlığa ve bağrısak koliklerine de kullanılır.  Ayrıca anason esansiyel yağı saç biti ve keneler için böcek zehiri olarak da işlev görebilir.

Anason suyu veya toz halindeki tohumları mideye iyi gelir.

Fitoestrojen içerdiğinden adet ağrılarına ve (pms) adet öncesi sendromununda kullanılabilir.

————————————————————————————————————————

Defne Yaprağı/Bay Leaf (İng.)/ Tamala Patra (Sansk.)Laurus nobilis(Lat.)

Kullanılan bölümleri: Kurutulmuş yaprakları kullanılır ve bütün parçaları ile esansiyel yağı. Yemeklerde servis edilmeden önce çıkarılmalıdır.

Kullanım alanları: Avucunuzda ezip kilerine koyarsanız sinekleri, güveleri ve hamam böceklerini uzak tutar.

Şifası: Karminatif, terletici, digestive, diüretik, emetik, stomathic(mideye iyi gelir).

Defne yağından morluklar ve burkulmalarda kullanılmak üzere sıvıya yakın merhemler yapılabilir.

Diyabetli hastalar için vücuda insülini daha etkili kullanımında yardımcı olur.

Midedeki hiper (aşırı) asiti ve ülseri azaltmada yardımcı olur, içinde eugenol bulunduğu için antiimflamatör ve antioksidandır.

———————————————————————————————————————–

Kakule/Cardomom(İng.)/ Ela(Sansk.)/ Elettaria Cordomomum(Lat.)

Özellikleri: Güçlü bir aromatik, stimulant, karminatif, stomachic(mide kuvvetlendirici), diüretik. 

Kullanım alanları: Mutfakta; tatlılarda, yemek ve içeceklerde(kahve ve çay) tat ve koku verir. Bazen tütün gibi içilir. 

Mide bulantısına iyi gelir, en iyi şekli kabuklu halinde kullanmaktır.

Masticotary(çiğneme) olarak kötü ağız kokusu ve boğaz ağrıları için kullanılır.

Kakule tozu, zencefil, karanfil ve kimyon ile birlikte kullanıldığında dyspepsia yani hazımsızlık için iyidir.

Bronşlarla ilgili hafif rahatsızlıklar ve akciğer tıkanıklıklarında kullanı8lmak için bir formül:

1 ölçek kakule tozu

2 ölçek tarçın

3 ölçek messua ferrea çiçekleri (hint gül kestane ağacı) http://www.mayflowersnursery.com/product_details.php?pid=182&sid=86&co=1&ch=1  *Bu çiçekleri bulamazsanız hatmi çiçeğini öneririm.

4 ölçek karabiber

5 ölçek kavrulmuş boraks (sodyum borat, boğaz ve ağız için antiseptik ve müsekkin olarak kullanılır.)

6 parça uzun karabiber http://foodie-isms.com/?p=5216#more-5216

Şeker (doğal hallerini kullanmakta fayda var yada pekmez, bal gibi)

Hepsini eşit miktarda karıştırıp tentür veya şurup haline getirebilirsiniz.

Bu formül aynı zamanda ishal sonrası hızlı bir toparlayıcı ve gaz gidericidir.

—————————————————————————————————————————

Devam edecek…

Mucize Icecek Kefir


Bugun sosyal medyadaki sitelerden birinde Kefir hakkinda Ingilizce bir yazi okudum ve sizlerle paylasmak istedim.

Kefirin harika bir prebiyotik oldugunu biliyoruz, fermante olmus suttur kefir ve yararlari soyledir:

  • Kanser hucrelerinin buyumesini engeller.
  • Kolon kanserine korur ve tedavisine yardimci olur.
  • Tumorleri kucultur.
  • Insan bagisiklik sistemini artirir.
  • Kalp rahatsizliklarini tedavi eder.
  • Anti-oksidan ve anti-aging ozellikleri vardir.
  • Ulsere iyi gelir.
  • Tum allerjilere karsi en guclu dogal cozum.
  • Vucudu kimyasal antibiyotiklerden temizler.
  • Yan etkileri olmayan en guclu dogal antibiyotiktir.
  • Karaciger hastaliklarina iyi gelir.
  • Safra kesesine iyi gelir ve safra taslarini eritir.
  • Vucudu tuzdan, agir metallarden, radyonukleidlerden ve alkolden arindirir.
  • Bobrek taslarina iyi gelir.
  • Kefirin icindeki iyi bakteriler, patojenik organizmalarlar savasabilir.
  • LDL ‘kotu’ kolestrolu dusurur.
  • Akciger iltihaplanmalarina iyi gelir.
  • Sindirim ve emilim sistemini temizler.
  • IBS, rahatsiz bagirsak sendromuna iyi gelir.
  • Gastrite iyi gelir.
  • Pankreas iltihaplanmalarina iyi gelir.
  • Sindirime faydalidir.
  • Fiziksel fonskiyonlara faydalidir.
  • Candida bakterilerini oldurur.
  • Yuksek tansiyona iyi gelir.
  • Iyilesme surecini hizlandirir.
  • Ilaclarin yan etkilerini azaltir.
  • Antibiyotik kullanimindan sonra vucudsun iyi bakterilerini cogaltir.
  • Sindirim sisteminin mikrofloralarini dengeler.
  • Kan basincini duzenler.
  • Kan sekerini dusurur.
  • Kandaki yag oranini veya kolestrol ile yag asitlerini azaltir.
  • Ishale iyi gelir.
  • Kabizliga da iyi gelir.
  • Astima faydalidir.
  • Bagirsak hareketlerini cogaltir.
  • Stresi azaltmaya yardimci olan ozellikleri vardir.
  • Uyku duzensizliklerine iyi gelir.
  • Depresyona karsi iyidir.
  • Migreni tedavi eder.
  • Hiperaktividen kaynaklanan dikkat bozukluguna iyi gelir.
  • Beyinin sinirsel islevlerine faydalidir; reflekslere, hafiza korumay, bes duyulara…
  • Siskinlige iyi gelir.
  • Laktik acid fermantasyonu sut bazli gidalarim sindirimini guclendirir. Sutu sindiremeyen kisiler kalsiyumu bol Kefiri icebilirler.
  • Yeast/mantar enfeksiyonunu tedavisinde yararlidir.
  • Kirisikliklara iyidir.
  • Kireclenmeye iyi gelir.
  • Kolit’e iyi gelir.
  • Gut hastaligina iyi gelir.
  • Romatizmaya iyi gelir.
  • Diger mide rahatsizliklarina iyi gelir.
  • Vucut toksinlerini atar.
  • Sutun protein kalitesini artirir.
  • Iyi bakteriler B vitaminleri (B3, B6 ve folik asit) uretir.
  • Tuberkuloza iyi gelir.
  • Mide kramlarina iyi gelir.
  • Kronik bagirsak bagirsaklarina iyi gelir.
  • Karaciger iltihaplanmalarina iyi gelir.
  • Bronsite iyi gelir.
  • Scleroza iyi gelir.
  • Kansizliga iyi gelir.
  • Hepatite iyi gelir.
  • Vajinal kokular giderir.
  • Mukus salgili hucresel iltihablari, sindirim nodullerini, astral nodulleri, safra ozu sikayetleri iyilestirir.
  • Sizintili bagirsak sendromuna iyi gelir.
  • Sedef hastaligi ve egzemaya iyi gelir.
  • Iltihapli sorunlara iyi gelir.
  • Kan damarlarinin kalsinasyonu geri cevirir.
  • Kan damarlarini acar.
  • Vucudun enerjisini yukseltir.
  • Dogal ‘kendini iyi hisset’ gidasi
  • Metabolizmayi duzenledigi icin kilo vermede kullanilabilir.
  • Akneye iyi gelir.
  • Saclari canlandirir.
  • Diseti rahatsizliklarina iyi gelir.
  • Metaztazi onler.
  • Sabah kotu agiz kokusunu onler.

Previous Older Entries Next Newer Entries